banner32

Uluocak; Balkanlar doğru okunmalı

'Balkan Savaşları'nın 100. yılı ve Türkiye'nin dış politikası' konulu panelde konuşan DP MKK üyesi Mimar Süleyman Uluocak, Balkanların Osmanlı tarihinde bir kırılma noktası olduğunu söyledi. Türkiye'nin günümüzde de dış borçla karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Uluocak,"Cumhuriyetin kazanımlarıyla bugün buradayız ama tarihten de ders almalıyız" dedi.

Uluocak; Balkanlar doğru okunmalı

 DP Zeytinburnu İlçe Binası'nda düzenlediği panellerle gündeme dair konuları ele alan Mimar Süleyman Uluocak son olarak "Balkan Savaşları'nın 100. Yılı ve Türk Dış Politikaları" konulu panele ev sahipliği yaptı. Uluocak'ın moderatörlüğünü üstlendiği, Rumeli Balkan Stratejik Araştırma Derneği (RUBASAM) Başkanı Av. Özcan Pehlivanoğlu'nun konuşmacı olarak katıldığı panele, aralarında Zeytinburnu ilçe Başkanı Av.Temel Yavuzkotaloğlu, Prof.Dr.Abdulvahap Kara, Doç.Dr.F.Ahmet Yüksel, Has Parti ilçe Başkanı Halim Kaya, Rumeliler Derneği E.Başkanı ve 2009 Zeytinburnu Belediye başkan Adayı Besim Sadıker, ANAP Eski ilçe Başkanı Niyazi Dindar, Trakyalı İşadamları Yönetim Kurulu üyesi Sadettin Sökmen, DP İstanbul Kadın Kolları Başkanı Gülderen Işık, DP Zeytinburnu ilk Belediye Başkan Adayı inş.müh. Zülfikar Aktaş, DP Zeytinburnu E.ilçe Başkanı İbrahim Şencan, , GS ve Türk Milli takımı oyuncusu Ercan Ergül, DP bulunduğu, çok sayıda dernek yöneticisi, çeşitli kitle örgütü ve siyasi parti temsilcileri ile partililer katıldı.

Panelin açılış konuşmasını yapan DP MKK üyesi Mimar Süleyman Uluocak, Balkan Savaşlarının Türkiye tarihinde oynadığı role değinerek, 'Türkiye ve belki de Osmanlı için kırılma noktası' olarak nitelendirdiği söz konusu tarihin doğru okunması gerektiğine vurgu yaptı.

Balkan Savaşları'na giden tarihsel sürece dair kısa bir değerendirme yapan Uluocak şunları kaydetti;"1881 yılında Türkiye dış borçlarını ödeyemez duruma geldi ve Duyun-u Umumiye'yi ilan etti. Türkiye ilk dış borcunu Kırım Savaşı'nda sadece savaş yapmak için kullandığı parayı ödeyemedi. Ödeyemeyince de, kendi hükümranlık hakkını batılı devletlere vermek zorunda kaldı. Bugün cari açığı bizden daha düşük olan (yüzde 8) Yunanistan'ın geldiği duruma o gün gelmişti. Ama Türkiye tekrar geriye dönüyor. Özellikle Lozan'la birlikte Osmanlı yıkılınca, Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı borçlarının yüzde 80'ini kendi ödemeyi kabul etti ve son taksidini de 1954 de ödedi. 73 yıl sonra son taksidimizi ödedik."

Ekonomik politikalardan dolayı Türkiye'nin bu gün de çok büyük dış borçla karşı karşıya olduğunu belirten Uluocak,

"241 milyarlık ithalat yapıyoruz. 135 milyar doları ithalat yaptığımız ürünleri  ihracat ediyoruz. Arada 105 milyarlık bir cari açığımız var. Bu cari açık özellikle 2002 ile 2012 yıllarda toplam 300 milyar doları buldu" bilgisini verdi.

Üretim teşvik edilmeli

Cari açıkla ilgili devlet bakanı Ali Babacan'ın "Kazanmadığımız 95 milyarı peşinen harcadık" şeklindeki sözlerini hatırlatan Uluocak, "Ülke insanın yüzde 45'i gelirinden daha fazla harcamış durumda. Yeni para ile birlikte bu yaklaşık 70 milyar dolarlık bir rakama tekabül ediyor" dedi.

İthalatın en büyük kalemlerinden birinin 54 Milyar Dolarlık bir rakamla 'enerji' olduğunu hatırlatan Uluocak, TUİK'in ithal mallarına ilişkin açıkladığı rakamlara da değinerek şunları söyledi; "İthalat rakamları açıklandığında, Ekonomi Bakanımız Zafer Çağlayan bile rahatsız olmuştu ve 'Türkiye bu kadar zengin bir ülke değil' demişti. Niye zengin değil? Diyor ki 'Türkiye 11 ayda, 14.3 milyon cep telefonu ithal etmiş.' Buda 1 Milyar 744 Milyon Dolara tekabul ediyor. Türkiye, cep telefonları çıktığında ithal etmek yerine burda teşvik etmiş olsaydı, kur farkını verip kendisi üretmiş olsaydı şu anda biz ithalat ticaretine dönmemiş olacaktık."

DP üretime önem veren bir misyondan geliyor

Geçmişte iktidar olan ANAP, Doğru Yol ve Adalet Partisi'nin üretime önem veren bir misyonu yerine getirdiklerini belirten Uluocak, "Cumhuriyet döneminin ilk yılları hariç, en büyük yatırımları başta Keban Barajı olmak üzere, hidrolik santrallerin tamamını, tüpraş, petkim, İzmir Aliağa Petrol Rafinerisi, Şeker, kağıt ve çimento fabrikaları, Seydişehir Alüminyum Tesisleri, Erdemir Demir Çelik Fabrikaları delve eliyle yapılmış ve bunlar Türkiye'nin en büyük ihracat firmaları arasında yer alıyor" diye konuştu.

Devletin 50'li ve 60'lı yıllarda söz konusu işletmelerde üretim yaparken, Kale Kilit, Demir Döküm, Türk Traktör, Prelli, Alarko, Aygaz gibi firmalara kur garantisi vererek teşvikte bulunduğunu da belirten Uluocak, "Eğer üretmeden ithalat yaparsak devlet açmazın içinden çıkamayacaktır. Çinden ham ceketi alıp üzerine düğme dikip ihrac edersek kendimizi kandırmış olacağız" dedi.

Sadece inşaat yaparak ekonomi canlanmaz

Kamuya ait sanayi tesislerinin özelleştirilmesiyle de ekonominin açmaza girdiğini, inşaat sektörünün tek başına ekonomiyi canlı tutmaya yetmeyeceğini dile getiren Uluocak şöyle konuştu; "Bir bakıyorsunuz şehrin ortasına TOKİ, KİPTAŞ bütün yeşil alanlarımıza bina dikiyor. Türkiye, 99 depremiyle inşaat konusunda kendisine çeki düzen verdi. Elbette, çürük binaları yenilemeliyiz. Ama yeşil alanları koruyarak yapmalıyız. İstanbul'un içinden TOKİ ve KİPTAŞ'ı göndererek ekonomiyi farklı şekilde ele almamız lazım. Hükümet sadece inşaat yaparak ekonomiyi canlı tutmaya çalışıyor. Bu da bir kısır döngüye sebep olacaktır."

Pehlivanoğlu; Kavram kargaşası var

Balkan Savaşlarını neden sonuç ilişkisi çerçevesinde ve görsel sunum eşliğinde ele alan Av. Özcan Pehlivanoğlu ise, Balkan coğrafyasının tarifi ve soykırım gibi kavramlar üzerinde bir kargaşa yaratıldığını dile getirdi. Pehlivanoğlu,"Türkiye'de kavramlar üzerinde büyük kavgalar dönüyor. Kavramlarla insanların kafaları karıştırılıyor. İnsanlar da meseleyi doğru anlayamadığı için kafaları karışıyor. Kavramlarla Türkiye'yi anlayamıyorlar ve kendi tarihi ve kültürüne yabancılaştırılıyorlar. İlk önce bu kavramların doğru yerleştirilmesi gerikiyor. Balkan kelimesine kimi Trakya diyor kimi Rumeli. Balkan adını hepimizin hafızasında silmek için Güney Doğu Avrupa dendi daha sonra. Balkan öz Türkçe 'dağ', 'yeşillik' anlamındadır. Gerçekten de suyu bol yeşillik bir yerdir. Trakya, Rumeli, Balkan hepsi içiçe geçmiş kavramlardır ve aslında hepsi aynı anlamı taşıyan bir coğrafyayı tarif etmektedir" dedi.

 'Balkanlarda soykırım yapıldı'

'Soykırım' kavramına da değinen Pehlivanoğlu Türklerin Balkanlarda soykırıma uğradığı görüşünü dile getirek şunları ifade etti; "Katliam ile soykırım arasında fark var. Onun için Balkanlarda müslüman Türklerin uğradığı katliamları, öldürümleri soykırım olarak nitelendirmek lazım. Sadece Balkan Savaşlarında iki üç ay içersinde bizim iddialarımıza göre 1 buçuk milyon insanımız katledilmiştir. Tarihçi Mc Carthy bu rakama 632 bin 408 diyor. Bu bir katliam olabilir mi? Soykırımdır."

Balkanlarda Türkiye kadar bir toprak kaybının yaşandığını belirten Pehlivanoğlu, "Balkanlar Yunandı, Sırptı. Zaten oralar bizim değildi mantığı yanlış. Cumhurbaşkanı Elveda Rumeli dizisinin setini ziyarete gittiğinde, Balkanlar için 'geldik görevimizi yaptık ve döndük' dedi. Bu bir tarih ve kültür şuursuzluğudur. Balkanlardaki sınırlarımız Viyana kapılarına kadar uzanır. Onun için bu coğrafyanın Türk olduğuna dair bir algıya sahip olmamız lazım" diye konuştu.

'Tarih anlatılmıyor'

"Osmanlıya Osmanlı Türk Devleti demek lazım" görüşünü savunan Pehlivanoğlu, "Balkanlardaki müslümanların tümünü Haçlı zihniyeti Türk olarak nitelendiriyor. Ne zaman sizi Türkten ayırır? Diğer Müslümanlar birleşmesin diye. Bunun en son örneği Bosna'dır. Burda Türk olarak gördükleri için katledilmişlerdir müslümanlar" diye konuştu.

Balkanların tarih kitaplarında da 'yeterli' ve 'doğru' şekilde anlatılmadığını öne süren Pehlivanoğlu, "Meğerse Balkanlar bir utançtır. Başına gelenleri anlatmakta bu kadar ketum bir millet yer yüzünde yoktur. Bunlar nesilden nesile aktarılmamış. Devletin de bu konuda tavrı yok" diye eleştirdi.

Balkanlarda göçe zorlanmış bir aileden geldiğini anlatan Pehlivaoğlu, Balkanlarda yaşananların gelecek kuşaklara aktarılması için herkesin üzerine düşen görevi yapması gerektiğini dile getirdi.

Ders çıkarmalıyız

Tekerrür eden tarihten ibret alınması gerektiğini belirten DP Zeytinburnu ilçe Başkanı Av. Temel Yavuz Kotaloğlu’da, hükümetin dış politikasını eleştirdi. Suriye ve Libya'daki elçiliklerin kapatılmasını da eleştirerek hükümetin dış politikasını 'Kendi evinde başını bağlayamayan gitmiş gelin başı bağlıyor' deyimine benzeten Kotaloğlu ,"Ordaki yönetimi beğenmeyebilirsin ama halkı bizim can dostumuzdur. Bu kimin taşeronluğudur ben anlamış değilim. Biz tarihten ibret almıyoruz" dedi.

Türkiye'nin dış politikasının emperyalist ülkeler tarafından belirlendiğini ifade eden Kotaloğlu şunları söyledi; "Irak'ta Saddam gitti ne oldu? Emperyalistlerin kan emme politikası orda yürüyor. 'Arap baharı' da dediler. Emperyalistler Arap dünyasını birbirene kırdırıyor. 'Tayyip Erdoğan oralarda tanınıyor' deniyor. ama bunlara kanmayın burda bir hesap var ve uyanık olmak zorundayız."

Toplantıda konuşan, Mimar Sinan Ünv.Öğr. Görevlisi Prof. Dr. Abdulvahap Kara, tarihin unutulmaması için çağrı yaparken,  Kazakistan'ın bağımsızlığını tanıyan ilk ülke olmasından dolayı Türkiye'ye 'şükran borcu' olduklarını söyledi.

 HAS Parti Zeytinburnu İlçe Başkanı Abdülhakim Kaya’da, "Bizler aynı ümmetin insanlarıyız. Kürdü de Türkü de Çerkezi de aynı kitaba inanıyoruz. Hepimiz kardeşiz. Ayrım yapmamamız gerekiyor" diye konuştu.

Av. Baykal; Afganistan'da ne işimiz var?

Afganistan’da 12 Türk askerinin ölümüyle sonuçlanan olaya değinen Av. Musa Baykal ise, Türkiye’nin dış politikasının Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)çerçevesinde şekillendiğini belirterek şunları dile getirdi; “Haberlere baktığımda bu askerlerin Afganistan’da ne işi var ve neden şehit oldu diye düşündüm. Büyük Ortadoğu Projesinin gerçekleştirilmesi için ABD’nin emrine sunan Sayın Başbakanımızın bu askerlerin ölümünden mesul olduğunu düşünmekteyim. BOP, 22 ülkede sınırları değiştirmek için yapılan bir projedir ve ne yazık ki bu projenin eş başkanı da Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.”

Başbakan Erdoğan’ın Irak’ı işgal eden ABD askerleri için “ABD’nin Irak’ta savaşan kahraman bay ve bayan askerlerinin en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en az zamanda dönmeleri temennisi ile duacıyız” şeklindeki sözlerini de hatırlatan Baykal, “Bu kişi kendi çocuklarını askere göndermemiştir. Ne yazık ki Amerikan askerlerini bu kadar düşünen Başbakanımız Afganistan’da ölen askerlerimizi bu şekilde düşünmemektedir” dedi. Türkiye’nin BOP içersinde yer almasını istemediklerini belirten Baykal konuşmasını şöyle tamamladı; “BOB hala devam etmektedir. Önce Irak, sonra Libya ve şimdi de Suriye’dir. Suriye ile ne zorumuz var ki oraya asker gönderelim? Biz ülkemizin dışında savaş istemiyoruz. Suriye’de yaşanan sorunlar elbetteki başka bir şekilde çözülebilir. Biz ülkemizin BOP ile ilgili bir çalışmasının olmasını da istemiyoruz.” 

Toplantıya; Hoca Ahmet Yesevi Vakfı Başkan Yrd. Ekrem Özdemir, Kastamonulular Dernek Bşk.Yrd. Hüseyin Türüt, Av.Musa Baykal, Mimar Yaşar Karahan, Alo Afiş – Ali Gündüz, A.A. Asım Fedai, Zeytinburnu Huzurevi Müdüresi Perihan hanım, Aydınlar Ocağı müdürü Dr.Şahin Ceylanlı, İstanbul Özürlüler Spor Kulübü Bakanı Ahmet Korkmaz, Eyüp Gençlik Koları Başkanı Seçkin Kaplan, Fethiye Rumeli Balkan Türkleri Bşk.Yrd. Ferah Şen, Zeytinburnu İnşaatçılar Dernek Başkanı Nazmi Çelik, Batı Trakyalılar Derneği Genel Koordinatörü Hasan bey, Rumeliler Derneği Bsk. Yrd. Sadri Saray,DP Zeytinburnu Gençlik Kolları Başkanları Yılmaz Baştan, Yasin Karagözlü, Göktürk Yavuz, Turan Dergisi imtiyaz sahibi Erol Cihangir, Aydınlar Ocağı üyesi Fethi Ali Koç, DP Zeytinburnu Kadın Kolları Başkanları Melek Terlemez ve Sevinç İskurt Ay, Zeytinburnu Haber Gazetesinden Murat Ergün, Aktüel Gazetesinden Osman İslam, İstanbul Times Gazetesinden Ferdi Türk, Dil gazetesinden Osman Kumandan, 34 Gündem Gazetesinden Yılmaz Oruç, İstanbul Gözde Gazetesinden Taylan Demirelli ile TRT Sanatçısı Rumelili Fuat Erenoğlu ile birlikte çok sayıda esnaf ve işadamının toplantıya katılımı gözlemlenmiştir.



HABERİN VİDEOSU

1. BÖLÜM;

2.BÖLÜM

3.BÖLÜM



YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner33

banner14

banner34