2013-06-04 22:43:55

Sultan Abdülaziz intihar mı etti Yoksa öldrüldü mü ?

04 Haziran 2013, 22:43

1876 tarihinde hal edilen ve yıllarca ikamet ettiği Dolmabahçe Sarayı yağma edilen Sultan Abdülaziz, görevden alındıktan sonra Hüseyin Avni Paşa’nın adamları tarafından Topkapı Sarayı’na nakledilmiştir.
Burada ölüm korkusu ile büyük sıkıntılar çeken ve kendisine bakım yapılmayan Sultan Abdülaziz, yeni Padişah’a hitaben kendisinin Çırağan Sarayı’na nakli için insanı hüzne boğacak manalarda tezkireler kaleme almıştır.

Bunun üzerine Çırağan Sarayı’nın üst tarafında V.Murad için yapılan dairelere getirilmiştir. Burada da ölüme terk edilmiş gibi bakımı yapılmayan Sultan Abdülaziz’in hayatından bıktığı ve hatta ölümü arzuladığı doğru olabilir.

Ancak intihar ettiğine inanmak mümkün değildir. Bugün dahi pek çok Tarihçi tarafından bu konu araştırılıp tartışılmaktadır. Ama o dönemin kaynaklarına baktığımız zaman olayın gerçek yüzünü anlamak mümkündür.
4 Haziran 1876 sabahı haremdeki kadınların çığlıklarıyla Abdülaziz’in vefat ettiği öğrenilmiştir. Duruma müdahale eden Serasker Hüseyin Avni Paşa, hemen Fahri Bey isimli Abdülaziz’in yakın hizmetkârlarından birine,’’Sultan Abdülaziz’in sabahleyin validesini ve cariyeleri yanından kovarak oda kapısını kapattığını, sakalını düzeltmek için bir makas istediğini ve bu makas ile kollarının damarlarını kestiğini ve içeriye girildiğinde hayatını kurtarmanın mümkün olmadığını’’söyletmişler; getirdikleri kendi tabiplerine doğru dürüst muayene bile ettirmeden subaylar eli ile cesedini açık bir şekilde Karakol’a iletmişlerdir.

Maalesef, resmi olarak tutulan ölüm raporunda, son zamanlarda akli dengesini bozduğu ve neticede intihar ettiği yazılarak mesele kamuoyuna böylece duyurulmuştur. Konu daha sonra çok tartışılmıştır. Çünkü tarih çarpıtılmış ve gizlenmiştir. Mesele incelendiğinde görülmektedir ki, olay intihar değil, açıkça bir cinayettir. Zira evvela, Ahmed Cevdet Paşa’nın ifadesi ile makasla sol kolunun damarlarını kestikten sonra yaralı kol ile sağ kolunun damarlarını kesmesi inanılmaz bir durumdur.(1)
 
İkinci husus olarak, koskoca Osmanlı Padişahı’nın bu şekilde ölümü üzerine, şer’en ve kanunen her çeşit soruşturma ve tıbbi incelemenin yapılması gerekirken, asla bu yola gidilmemiş ve sadece Fahri Bey denen birinden sorularak alelacele sahte ölüm raporu hazırlanmıştır. Hüseyin Avni Paşa, muayene taleplerini şiddetle reddetmiştir(2).
 
Üçüncü olarak, asıl kendilerine sorulması gereken ailesine yani valide sultan ve cariyelere konu sorulmamış, tam tersine gelen subaylardan Nazif isminde birisi, Valide Sultan’ın kulağındaki altın küpeyi çekip alacak kadar alçalmış ve hadiseyi bilen yakınları, olaydan sonra zulme ve baskıya maruz bırakılmıştır. (3)
 
Dördüncü olarak, Ahmed Cevdet Paşa’nın nakline göre, sonradan V. Murad’ın yakınlarından biri olayı kendisine anlatınca, Padişah olayın dehşetinden aklını kaçırmış ve delirmiştir. Ahmed Cevdet Paşa, Hüseyin Avni Paşa’nın bir ara olayı kendisine anlatmak istediğini ve ancak anlatmadan öldüğünü bizzat nakletmektedir. Hatta Ahmed Cevdet Paşa1298/1881 tarihine kadar olayın müphem ve şüpheli kaldığını, o tarihe kadar herkesin intihar ettiğine inandığını ve bu tarihten itibaren meselenin anlaşıldığını kaydetmektedir.(4)
 
Beşinci olarak, o dönemin ve bizzat olay günlerini yaşayan muteber Tarihçilerin (Ahmed Cevdet Paşa ve Mahmud Celaleddin Paşa gibi),son dönem Tarihçilerin(Abdurrahman Şeref ve Mahmud Kemal gibi),ve de olay sırasında yayınlanan Avrupa basınının da kanaati olayın bir cinayet olduğu yönündedir. Kısaca, İngilizlerin kuklası olan Mithad Paşa, Hüseyin Avni Paşa ve benzeri hırslı kişiler, kendi gayr-i meşru emellerine ters gördükleri Abdülaziz’i, İngilizlerin tahriki ile öldürmüşlerdir. Hatta Mithad Paşa ile ilgili olduğu rivayet edilen şu söz dikkate değerdir; "Bunda ne var ki? Al-i Osman olacağına biraz da Al-i Mithat olsun!" dediği rivayet olunmaktadır. Padişah, kan dökülmemesi için yine bunları is başına geçirdi.Böylece ihtilalciler, istedikleri yere ulaştılar. İş padişahı ‘’hal’’ etmeğe kaldı.

Abdülaziz ölümünden bir gün önce, bazı devlet adamlarının çevirdiği oyunları anlamış ve annesine şöyle demiştir: ‘’Bunlar beni III. Selim’e mi döndürecekler? Ben bunu kimlerin yaptığını biliyorum…’’diyerek İhtilalcileri saydı. Daha sonra dilinden şu ifadeler döküldü:
‘’Ben bu felaketi, otuz-kırk defa rüyamda gördüm, Takdir-i ilahi böyle imiş!’’ dedi.

Sultan Abdülaziz Han’ın hunharca katli üzerine kız kardeşi Adile Sultan’ın yüreğinden şu ızdıraplı mısralar dökülmüştür:

Cihan matem tutup kan ağlasın Abdülaziz Han’a
Meded Allah, mübarek cismi boyandı kızıl kana!..
Nasıl hemşiresi bu Adile yanmaz o Hakana
Ki kıydı bunca zalimler karındaş-i cihan bana...

Dipnotlar :

[1] Ahmed Cevdet Paşa,Tezakir,cilt IV,sf.155-160.
2 Mahmud Celalettin Paşa,Mir’at-ı Hakikat,cilt 1,sf.116-121.
3 Abdurrahman Şeref,’’Sultan Abdülaziz’in vefatı intihar mı katl mi’’TTEM,sf.321-325.
4 Ahmed Cevdet Paşa,Tezakir,cilt IV,sf.155-160.


Zeytinburnu Times / Hüseyin Çetiner 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.