banner32

Ramazan ayı'nın Hayatımıza etkileri

Kur’an-ı Kerim  ve oruç ayı olarak bilinen mübarek ve faziletli Ramazan ayına girmiş bulunmaktayız. Ramazana imkanlar, fırsatlar, lütüflar yada ayılma ayı olarak da bakabiliriz.

Günahlardan haramlaradan ayrılıp, kirlenmiş olan ruhumuzu temizlemenin, dağılmış yaşantımızı toplamanın, iç dünyammızdaki sızıntıları tıkamanın, sinme sonrası silkinmenin kısaca hayatımızda kaybolmuşlukları yakalayıp gönüllerimizi sadete kavuşturmadın adıdır Ramazan.

Bu ayda kulluğumuzu zirve noktaya ulaştırmak için kendimizi bir eğitim kampına alıp Ramazanı hakkıyla ifa edebilenlerden olmalıyız.

Yalnız burda vurgu yapmak istediğim bir nokta var. Kendimizi Ramazan Müslümanlığı denilen yanlış algıdan uzak tutmalıyız. Yılın onbir ayı Allahla olan ilişkilerimizi  askıya alıp, ruhumuzu ibadetlerden arındırarak sadece Ramazan ayını ibadet ayı olarak görmek müslüman şuuruna terstir.

Bizim herdaim sorumluluklarımız, yapmamız gereken ibadetlerimiz var. Ramazan gidici bir zaman zarfıdır ancak  dini hayatımz bir ömür devam eder. Tesbihlerimiz, namazlıklarımız, kitaplarımız Ramazan sonrası sandıklara, Kuran-ı Kerim raflara, maneviyatımızla güçlenen sevgi, hoşgörü, merhamet gibi zenginliklerimizi seneye ertelememeliyiz.

Şunu herdaim bilmeliyiz ki Rabbimin bizlere olan tüm lütuflarını, ihsan etiiği tüm uvuzlarımızı bir bir aya mahsus değil bir ömür boyu kullanıyorsak, O'nun emirlerinide O'na olan itaatlerimizide bir ay değil bir ömür boyu sürdürebilmeliyiz.  
                                                        
“Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı, ki Allah'a karşı
sorumluluğunuzun bilincine varasınız” ( Bakara, 2/183) bizden öncekilere olduğu gibi orucun bizlerede farz kılındığını bildirir Barara suresi 183. ayette.

Rabbimiz bu ayette sorumluluğumuzun bilincine varmaktan yani takvâlı bir insan olmaktan bahseder. Ramazan kazanımlarından takvâ karamını çıkarttığımızda geriye gelenekselleşmiş kuru kuru bir açlık kalır.Takva, nefsin arzularından vazgeçip, şirke düşmekten, haramlardan, günahlardan kaçınıp Allah'ın buyruklarına hassasiyet göstermektir.

İşte orucu kendindimize bir kalkan yapıp takvâya ulaşabilmek için Ramazan gibi mübarek bir kapı aralandı bizlere.Önce samimiyetle niyet, sonrasında tüm acziyetimizle Rabbimizin merhametine sığınıp ondan orucumuzu hakkıyla yerine getirebilmeyi ve takvâya erenlerden olabilmeyi istememizin tam zamanı.
                                                   
Bu ay medeniyetler ve insanlığa rehber olarak gönderililen Kuran-ı Kerim'in indirildiği aydır. Rabimizin peygamber efendimize müjdesi, bizlerin en büyük hazineyi yakalamamız için elimizdeki anahtar, bizleri hidayete erdirecek olan nurumuz, şifa ve rahmet kaynağımız olan Kur’an-ı Kerim.Bizler başkasına sevdiğimiz birşeyi, yada gittiğimiz bir yeri anlatırken en çok neyin ön plana çıkmasını istersek orda başlarız anlatmaya.

Rengi çok güzeldİ, havası çok güzeldi, vs..işte yüce Rabbimizde Ramazanın olmassa olmazı diyerek Kur’an-ı Kerim'i  bu ayda indirdiğini bize bildiriyor. "Ramazan öyle bir aydır ki Kur'an o ayda, insanlara doğruyu gösteren ve doğruyu yanlıştan ayıran belgeler halinde indirilmiştir..."(Bakara, 2/185) diyor ayette. İşte  Rabbimde Kuranı bize öyle bir sunuyor ki O'nu bu mübarek ayda indirdim deyim tabiri caizse Ramazanı Kuranla yaşayın diyor. Yani tuzsuz yemek ne ise Kuransız oruçta odur tatsız, tuzsuz, eksik ve yavan..Ramazan ayı bu noktada bizler için bir lütüfdur.

Mukaddes kitabımız kılıflara sarıp yüksek raflara koyup kutsamamız için değil okuyup hayatımıza yürürlüğe koymamız için indirildi. Kuranı yalnızca hatmedip, mukabelelere gidip yada tecvit kurallarınyla okumak da yeterli değil. O'nun yaşantımıza ve hayatımıza indirdikleri var. Müslümanım diyene yüklediği akidei, ahlaki ve ameli sorumluluklar  var. Bu konuda yürüyen Kuran dediğimiz sevgili Peygamberimizi örnek alıp sadece alfabesiyle değil ahlakıyla,ahkamıyla kalplerimizi Allaha yönlendirip Kuranı içselleştirmemiz gerekiyor.

Ramazanın bir başka getiriside toplumsal dayanışma bakımından paylaşımı ve kardeşliği beraberinde getirmesidir. Sadaka ve fitre ile merhametimiz doruk noktalara varır. Bayram öncesinde vermemiz gereken fıtır sadakasının mevlası bizler için küçük olsada onların dünyasına neşe, coşku ve moral olarak getirileri büyüktür.

Bayramı bizler gibi çoşkuyla karşılamalarına birer vesile olup kardeşlik duygularımızın pekişmesine vesile olur. Yine bu paylaşım ruhuyla  kurulan iftar sofralarıyla zengin ve fakir aynı noktada buluşur, aynı lokmayı bölüşür ve Hak nezhinde üstünlüğün ancak takvayla olduğunun şuuruyla nefsini törpüler.

Evet Ramazan bizim için büyük getirileri olan yoğunlaştırılmış bir eğitim kampı gibidir. Büyük getirilerin karşılığı bizzati yüce Rabbimiz tarafından verileceği buyrulmuştur.

Bizlerde bu ayı festival olarak değil feyizli bir şekilde istaftan uzak, fakire karşı cömert, nefsimize karşı firenleyici ve bol ibadetle değerlendirmeliyiz. Menüsü bol, bıraktıklarımızla on kişinin daha doyacağı israf sofraları düşünmek yerine kardeşini, yetimi, fakiri, işsizi, aşsızı düşünüp nefis muhasebesi yapmalıyız.

Bir ayın sonunda Ramazan bize ne kattı sorusunu hepimiz kendimize sorup bu güzel ayın bize kazandıkları güzellikleri yaşamımızın tüm kalan zamanlarına yaymayı hedef almalıyız.

Bir ay boyunca kazımlarımızı zayi edip yeniden günah çukuruna düşmeden bedenimizi ve nefsimizi terbiye etmiş bir şekilde bayrama erişelim inşallah. 

Zeytinburnu Times / Canan Aysöndü
YORUM EKLE

banner33

banner14

banner34