ERZİNCAN BAŞBAĞLAR DERNEK BAŞKANI MEHMET ALİ DİKKAYA ŞUNLARI SÖYLEDİ
Malatyalı dostlarımız bundan tam 31 sene önce 5 Temmuz 1993’de köyümüzü baksın yapıp çoğu cami cemaati olmak üzere 33 canımızı şehit edilmesinden dolayı acımızı paylaşan Malatyalı dostlarımız da kısa bir süre önce 6 Şubat 2023’de yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremde ülkemizin kadim şehirlerinden birisi olan Malatya’da ağır bir yara aldı.
Başta Malatyalı depremzedeler olmak üzere hayatını kaybedenlere Allah’tan bir kez daha rahmet dilerim. Alişan Hayırlı dostumuz bu gece hayırlı bir işe ev sahipliği yaparak bizi bir araya getirdiği için kendisi başta olmak üzere derneğimize şeref veren herkese teşekkür ederim dedi.
MALATYA KİTABININYAZARI, GAZETECİ YAZAR VE TV PROGRAMCISI HÜSEYİN ÇETEİNER ŞUNLARI SÖYLEDİ
Ben Malatya Kale’liyim ve Malatya Kitabının yazarıyım. İlçemizin ismi Kale zamanında burada bir kale olduğunu ve ilçemizin de ismini oradan aldığını biliyordum ama kale kalıntılarının nerede olduğunu bilmiyordum. Kısa bir süre önce Alişan Hayır’nın emek sarf ederek kuş uçmaz kervan geçmez ÇAK ÇAK dağlarını dibine kadar gidip Gülen köy’de yayın yapması ile öğrendim: Malatya Valiliği ve Belediyesinin bu tür değerlerimizin kıymeti yaşarken bilmesi gerekir.
Bir örmek vermek gerekirse şu an Malatya’da satışta olan tek kitap benim 1993’de yayınladığım Malatya kitabıdır.Tam 31 sene geçmiş bugüne kadar ne bir Vali nede bir belediye başkanı ilimizin tanıtımına yaptığınız katkıdan dolayı size bir plaket verelim veya bizim bu etkinliğimiz gelip Malatya‘yı anlatırmısınız demediler.
Veya bu kitabının en son 4.başımı 2005 yılında yapılmış yani 19 yılda Malaya ‘da bir çok değişiklik oldu gelin yeni geliştirilmiş yeni basımını hep beraber yapıp Malatya’mıza değer katalım deselerdi çok memnun ve mutlu olur belki Malatya için değişik eserler de kaleme alırdım.
Ancak büyüklerimizin dediği gibi marifet iltifata tabidir,müşterisiz meta zayidir sözleri gereği kimse yıllarca okullarda kaynak eser olarak okutulan kitabımız içi bize bir gram teşekkür etmeyince ve emeğe saygı duyulmayınca elbette ki ilim ve bilim değer görmediği yerden göç eder sözü gereği biz de bir kitap dışında Malatya’mız için yeni eserler ortaya koymadık. İşte idarecilerimizin kendi değerlerine kıymet vermeyince Malaya turizm de alması gereke payı ne yazık ki alamıyor.
Kimse beni yanlış anlamazsın paraya pula ihtiyacım yok benim amacım doğup büyüdüğümüz topraklara daha fazla katkı yapmak için Valiliğimiz,Belediyemiz,İl Kültür Müdürlüğümüz, Büyük yatırımcılarımız ilim ve bilim insanlarına değer verirlerse onlarda kendi bölgelerine çok değer katarlar.
Düşünsenize bir kurum veya kuruluş Malatya’nın kitabı yazan şahsıma 2005’den sonraki gelişim ve değişimleri de ekleyerek bir de bütün ilçelerimizde belgesel çekimi tadında çekimler yaparak Malatya’mıza ciddi bir değer katacak bir eser ve tanıtım filmi yapın derlerse kötü mü olur ? Aslında bu konuda çok dertliyiyim ama yeri burası değil. Bizi bir araya getiren Alişan Hayırlıya teşekkür ederim.
İŞTE ÜSTAT ALİŞAN HAYIRL’NIN PROGRAM SONRASI YAYIMLADIĞI MESAJINDA NELER SÖYLEMİŞ HEP BERABER KULAK VERELİM…
Bir İstanbul Masalı…
Alişan Hayırlı Her İstanbul’a gelişimde (Sadece İstanbul değil hangi şehre gidersem) sosyal medya paylaşımlarımdan haber alıp ararlar ya da yazarlar tek tek dostlarım, arkadaşlarım, ağabeylerim, hocalarım ve hemşerilerim… “Alişan abi, İstanbul’a gelmişsin, en kısa zamanda görüşelim, nereye dersen gidelim” Fakat bu seferki gelişimde bir şey oldu… Davetler Ağustos sıcağında adeta yağmur gibi yağdı. Her ne kadar keramet sahibi Şeyh Hasan’ın oğlu olsam da, bu kadar davete ne zaman ayırabilir ne de güç yetirebilirdim. Birkaç parçaya bölünmem ve her gün üç ayrı Alişan olarak üç ayrı davete gitmem gerekirdi. Yani zamanı durdurup tayy-ı mekân yapmam, mekânda fiziki sınırları aşmam, zamanı genişletmem lazımdı. Bunu yapacak gücüm vardı fakat kerametimi öyle ulu orta fütursuzca harcamak bana yakışmazdı. Ben de normal insanlar gibi düşündüm ve bir çare buldum: Beni davet eden bütün sevenlerimi (Ben de kendilerini sevdiklerimi) bir zaman diliminde ve bir mekânda bir araya getirmek istedim. Bu teklifim, “Şeyhimizin bu teklifinde vardır bir keramet” deyip sevinçle karşılandı. O zaman 14 Ağustos Çarşamba, mekân da Başbağlar Derneği köy odası oldu. Mekân, rastgele seçilmiş bir mekân değildi, ev sahipleri 31 yıl önce terör mağduru olmuş Başbağlar şehitlerinin çocuklarının mekânı, acıları yıllardır dinmeyen evlatlarının yuvası, misafirler de dünya tarihinin en büyük depremler zinciri ile şehirleri yerle bir olan diğer bir acılı insanlar: Malatyalılar…
Bir tarafta en azılı teröristlerin yok ettiği Başbağlar, diğer tarafta depremin yerle bir ettiği Malatya…
Bizi ancak bizden birileri anlar, acımızı ancak acısı olanlar dindirirdi.
Şimdi dertdaşların buluştuğu tarihi bir sahneye şahitlik ediyorduk. Gülüşlerin, kahkahaların yasak olduğu, sadece dudakların ucunda bir gülümsemenin zoraki belirdiği yaralı insanların hemhal oluşlarını izliyorduk. Bütünleşmiş, tek bir beden olmuştuk, artık acının adı ortaktı. Başbağlar Malatya, Malatya Başbağlar olmuştu.
Karşılıklı taziyeler veriliyor, bu toprakların benzerini nadir yaşadığı derin yaralar, hafızalardan kolay kolay silinmeyecek trajik hikâyeler yeniden canlanıyordu. Hüzün ve matem bulutları kaplamıştı köy derneği odasını…
Eski bir acı taze bir acıyla buluşmuştu. İstanbul’da yaşayan Malatyalı dostlarımızın sıradan buluşması, bir anda Başbağlar köyünün Karagümrük’teki odasında bambaşka bir seyre büründü.
Biz ne beklerden ne oldu? 26 kişiden oluşan Malatyalılar buluşmasına katılan 17 hemşerimiz doya doya Malatya sohbeti yapamamanın burukluğunu yaşadı.
Buna rağmen ilk defa bir araya gelen Malatyalı dostlarımız hem birbirleri ile tanışma fırsatını yakalamış, hem de uzun yıllar ertelenen Başbağlar Derneği ziyaretini gerçekleştirmiş oldular. Bize Köy Odasını açan, ikramda bulunan ev sahibimiz Başbağlar Derneği Başkanı Mehmet Ali Dikkaya’ya, dernek yöneticileri ve çalışanlarına gösterdikleri bu nazik ve unutulmaz misafirperverliğe canı gönülden teşekkür ediyor, Başbağlar katliamında şehit olan kardeşlerimize rahmet diliyoruz.
14 Ağustos Malatya Meclisi sohbetine icabet eden, İstanbul’a ayak bastığım günden itibaren beni arayıp soran ve davet eden Malatyalı dostlara ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. İstanbul gibi yerde işlerini güçlerini bırakıp, programlarını bozup bu davete icabet eden, incelik ve fedakârlık gösteren gönül dostlarını sevgi, saygı ve minnet dolu duygularımla selamlıyorum. Umarım pek yakın bir zamanda, mazeretleri sebebiyle bu sohbete katılamayan diğer hemşerilerimizin de iştirakiyle başka bir zaman ve mekânda bir araya gelir, belki o zaman bir Malatya masalı daha yazarız.
İşte çıkarsız, hesapsız, tamamen saf sevgi üzerine kurulmuş ve oluşmuş buluşmanın vefakâr ve kadirşinas mensupları:
Adnan Başdemir (İşadamı, İzollu Vakfı Kurucu eski Başkanı), Mehmet Ali Dikkaya (Başbağlar Dernek Başkanı), İlhan Kocaman (Topkapı Sarayı Başkanı), Fatih Çepni (Fatih İlçe Milli Eğitim Müdürü), Mübin Yüce (Fatih Milli Eğitim Şube Müdürü), Mehmet Derindağ (A Haber Sunucusu), Abdulvahit Yücel (Rum Okulu Müdürü), Nizamettin Gökay (İşadamı), Hüseyin Çetiner (Gazeteci,Yazar ve Tv Programcısı ), Süleyman Çam (Bankacı), Garabet Orunöz (Mücevher tasarımcısı), Osman Eroğlu (İşadamı), Abdullah Topgül (İşadamı), Ahmet Dinç (Gazeteci-Yazar), Malik Akgün (Mali Müşavir, Tebessüm Vakti Gönüllüsü), Musab Aydın (Şair-Esnaf), Hüsamettin Şahin (Tekstil), Yaşar Yiğit (Fatih Milli Eğitim Müdürlüğü), İhsan Ataman (İşadamı-Eski bürokrat), Naci Eroğlu (Eğitimci) Ufuk Aydın (TRT World), Ahmet Koyutürk (Kitapçı), Neşet Fırat (İşadamı), Fatih Güldaş (Esnaf) Hüsnü Akkuş (Esnaf Tekstilci), Recep Karakuş (Tekstilci), Alişan Hayırlı (Gazeteci-Fotoğrafçı)
Kaynak: İstanbul Times Haber Ajansı (İTHA)